Yağmur Çocukların Sırrı

Sosyal devletin gereği olarak ülkemizde de özel eğitim elbette okullarda hayat buluyor. 
Bu okullar şunlar.
1. Uygulama okulları (l. Kademe, ll. Kademe, lll. Kademe)
2. Engelliler okulları (Ortopedik Engelliler Okulları, Görme Engelliler Okulları, İşitme Engelliler Okulları…)
3. Normal sınıfta kaynaştırma / bütünleştirme çalışmaları 
4. Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri 

Bu türlerden ilk üçü MEB’e bağlı resmi okullar iken dördüncüsü yine MEB’e bağlı ama özel okul / kurum statüsünde.

Doğru, engelli bireylerin topluma kazandırılması için ilk üç okul türü çok önemli ancak dördüncü tür hayati derecede olmazsa olmaz.

Kimilerinin iyi gözle bakmadığı Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri anasının avutmadığı, babasının büyütemediği; okulların öğretemediği, toplumun eğitemediği bireylerle uğraşarak onları topluma kazandıran kurumlardır. 

Bu yönüyle bu kurumlar iddia ediyorum ki, el üstünde tutulmalıdır. 

Biz de, “Yağmur Çocuklar” olarak, varımızı yoğumuzu ortaya koyarak çalışıyoruz. Görevimizin bilincindeyiz.

Sosyal devletin gereği olarak ülkemizde de özel eğitim elbette okullarda hayat buluyor. 
Bu okullar şunlar.

Örneğin 2024 yılında 65 öğrencimize okuma ve yazma öğrettik. Akademik olarak ilerlediler. Bu sayede velilerimizin yaşadığı eşsiz mutluluğa ortak olduk. Çocuklarımız güldü, biz güldük. 

Örneğin içine kapanık öğrencilerimizin pek çoğu neşelendi, kendilerini ifade etti. Bayramlarda şiir okudu, dramatizelerde görev aldı. Ressamlar yetişti, şairler yetişti. Türkü söylediler. Sevindik. 

Azımsanmayacak sayıda öğrencimiz günlük yaşam becerisi kazandı, kurumumuz tertemiz oldu. 

Askere gönderdiğimiz yavrularımız göğsümüzü kabarttı. Ekpss’den yüksek puan alanlar gururumuz oldu. 

Onlarca öğrencimiz okulu terk etmişti. Müdahale ettik. Onlar okula dönünce on yaş gençleştik. 

Yaptığımız okul ziyaretlerinde aldığımız dönütler motivasyon kaynağımız oldu. Aşka geldik. 

Anıtkabir’e gittik. Hayvanat bahçesini ziyaret ettik. MTA müzesini gördük. Bilim merkezleri uğrak noktamız oldu. Hayatında sinema yüzü görmemiş çocukların gözleri ışıldadı. İyi ki, diyerek işimize daha çok odaklandık. 

Gerçekleştirdiğimiz palyaço gösterileri, kukla gösterileri, spor faaliyetleri, yaş günü kutlamaları gibi etkinlikler eğlenerek öğrenme, yaparak yaşayarak öğrenme içindi.

Peki, sonuçta ne oldu? Her çocuk en az bir etkinliğe katıldı. Gururluyuz…

Bütün bunları nasıl yaptık biliyor musunuz?

1. Aileyi her haliyle kabul ettik. Bulduğumuz her fırsatta aile ziyareti yaptık. Bir bardak acı çaylarını içtik. Kabul gördüğünü gören aileler işe dört elle sarıldı. Dedik ki, insanın en önemli ihtiyacı insan yerine konulduğunu hissetmesi.

2. Paydaşlarımızla elde ettiğimiz başarıyı paylaştık. Gerekçeleriyle başarısızlığı da… Kendimize olan güvenimiz arttı. 

3. Kurum müdüründen öğretmenine, idari personelinden şoförüne, yardımcı personelinden kurum sahibine kadar tek yumruk olduk, bütünleşik. Aramızdaki hiyerarşik yapıyı koruyarak samimiyetin zirvesine ulaştık. 

4. Anlık görevleri bile anında yerine getirdik. Tempomuza uymayanlara yolumuzu ayırdık. Eleştirmekten ve eleştirilmekten çekinmedik. Gerektiğinde çocuğun yüksek yararı için kavga ettik, özür diledik. Öğrencilerimiz bu gayretimizi ve iyi niyetimizi görünce sorumluluk almaya başladı. Elimizi taşın altına koydukça yüreğimiz ferahladı. 

5. İki önemli, hatta sihirli sözcük olan “SABIR” ve “SEVGİ” rehberimiz oldu. Dedik ki, “Her şey insanı sevmekle başlar.”, “Sabrın sonu selamettir.“.

6. Özel eğitimin iki ayağı olduğunu unutmadık. Hem eğitimin özeline girdik hem de rehabilitasyonu ön planda tuttuk. Çünkü rehabilitasyon iyileştirme demekti. Rehabilite ettikçe gördük ki, altını ıslatan çocuk bu dertten kurtuldu. Tüküren çocuğun davranışı söndü. Duvar yumruklayanlar bir süre sonra kucağımıza yattı, ağladı, birlikte ağladık. Elini kaldıramayan masum halaya girince başımız göğe çıktı.

7. Köklü geçmişimiz, tecrübeli kadromuzu besledi. Özel eğitimle yoğrulmuş kurum sahibimiz rehberimiz oldu. Aileler ise dayanak noktamız…

Kısaca “Yağmur Çocuklar” yılmadı, usanmadı, bıkmadı… Bugüne kadar bereketli işler yaptı. Daha iyiyi, daha doğruyu, daha güzeli aradı, buldu.

Bundan sonra da dayanışma içinde, hoşgörüyü elden bırakmadan, iyilik yolunda bir engelliyi güldürmenin peşinde olmaya devam edecek, hem de dünden daha büyük gayretle…

Çünkü biz çocuğu seviyoruz. Çünkü biz işimizi seviyoruz. Çünkü özel eğitim hepimiz için çok ama çok özel. 

O zaman emeği geçen herkese teşekkür ederek şöyle bitirelim.

Yağmur çocuklar yaşa, 
Hem de hep coşa coşa, 
Kim tutar seni yürü
Hedefe koşa koşa…”