Makale

ÖFKE

Buşra GÖL / Psikolog

İstenmeyen durum ve yaşananlara karşı vücudun doğal şekilde gösterdiği bir duygu olan öfke, bireyin yaşına göre de öfkeyi ifade şekli değişkenlik gösterir. Temel duygularımızdan biri olan öfke tüm canlılarda görülmekle birlikte yaşanılan çevre, sosyo-kültürel durum, sosyalleşmeyle birlikte şiddeti ve türü değişkenlik gösterir.

OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE (3-5 YAŞ)

Duygularını kontrol edemedikleri için sinirlenirler. Sıkıldıklarında ve kızdıklarında kendilerini ifade etmekte güçlük çekerler. Paylaşmayı öğrenme aşamasındadırlar. Diğerlerinin farklı düşünceleri olabileceğini anlamakta zorluk çekerler. Kızgınlıklarını öfke nöbetleri ve saldırganlıkla gösterirler.

3-5 YAŞ ARASI UYGULABİLECEK YÖNTEMLER

Onların hangi durumlarda bu duyguyu yaşadığını takip edin. Öfke anında ciddi bir ses tonuyla hitap edin (vurmayı kes gibi). Mekan değiştirin (Başka bir odaya gitmek gibi). Sizinle iş birliği yapamayacak kadar çok öfkeliyse kontrol edebileceğiniz bir noktada olun ve onun öfkesinin kendiliğinden dinmesini bekleyin. Sizin tepkisiz kalmanız öfkeli davranışların sönmesine ve bu duyguyu kendi kendilerine sakinleştirmeyi öğrenmelerine yardımcı olursunuz. Sakinlik sağlandıktan sonra göz teması kurarak onunla bu davranışın kabul görmeyen bir davranış olduğunu söyleyin. Hangi şekilde davranırsa ve konuşursa uygun olacağını basit bir dille anlatın. Örneğin paylaşma konusunda yaşanan bir sorunda siz de onunla bir eşyanızı paylaşın ve paylaşmayı öğrenmesine yardımcı olun.

OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARDA DUYGU REGÜLASYONU

Duygu regülasyonu, baş etmekte zorlanılan bir durumla, zorlayıcı bir duyguyla karşılaşıldığında durup, dürtüsel tepkiyi yerine duygu, davranış ve bedeni yöneterek en uygun tepkiyi verebilmektir. Küçük yaştaki çocukların nörolojik sistemleri tam gelişmediğinden ötürü duygu regülasyonu için yani sakinleşmek için meme, emzik, anne kucağı, yumuşak bir objesi vb. kullanırlar. Zamanla çocuğun bu nesne veya kişilere bağımlılığını azaltabilmek ve içsel dünyasını geliştirebilmek için duygu regülasyonunu öğretmemiz gerekir. Duygu yönetimi öğretilebilen ve geliştirilebilir bir beceri potansiyelidir. Dolayısıyla çocukların bir şeyi isteyip ona ulaşamadığı durumda kendini yerlere atıp ağlarken onun beyninin duygu regülasyonunu öğrenmeye ihtiyacı olduğunu ve bunu ancak sizin yardımınızla yapabileceğini kendinize hatırlatmaya çalışın. Çocuklara kendi duygularını tanıması için rehber olun. Çocuğa onun zorlandığını gördüğünüz zamanlarda “yansıtma” yapmaya çalışın: “Bu duruma çok üzüldün,kalbin kırıldı”, “Arkadaşın seni oyuna almadığında çok öfkelendin.” Gibi Duygusunu mutlaka kabul edin: ”Ne var bunda üzülecek / aman ne kadar abarttın korkacak bir şey yok” gibi şeyler söylemekten kaçının bu durumda çocuk öyle hissetmemeyi değil kabul görmeyen bu duyguları saklamayı, bastırmayı öğrenecektir. İstemediğiniz davranışa sınır koyarken alternatif göstermeye çalışın :”Caddede koşamazsın bu tehlikeli ama bak arka bahçedeki çimlerin orda zıplayabiliriz” gibi. Bizler çocuklarımıza duygu yönetimi konusunda rol model olmalıyız. Duygu regülasyonunu sizin sayenizde öğrenecek siz sıklıkla kendinizi regüle edemiyor ve kontrolden çıkıyorsanız o da benzer şekilde davranacaktır.

Kendi rahatlama ve çözüm üretme stratejilerinizi onlarla paylaşın. “Bazen ben de çok sinirleniyorum biliyor musun, öyle olunca balkona çıkıp derin bir nefes alıyorum / sevdiğim bir arkadaşımın yanına gidip onunla sohbet ediyorum/yüzümü yıkıyorum” vb. Duyguları hissetmeyi kontrol edemeyiz ama her türlü duygu da geçicidir. Duygular bize uğrarlar ama sonsuza dek bizimle kalmazlar, an be an değişirler. Bu mesajı verme çalışın; sıklıkla “sakinleştiğinde”, ”geçtiği zaman” kelimelerini kullanın. Öncelikle çocukla çalıştığımızı unutmayarak kendimizi regüle etmeyi öğrenmeliyiz. Sakin olmak çok önemli, bir öğretmen olarak çocuklara karşı sabırlı olmalıyız. Öfke patlaması yaşayan çocuk 2-6 yaş arasında empati duygusu tam anlamıyla gelişmediği için söylediklerimizi ve öfke anında ona söylenen nasiyatleri (yapma, bu yaptığın yanlış gibi) algılamayacaktır. Çünkü çocuğun algısı o anda tamamen öfkesi üzerindedir. Bu yüzden sınıf ortamında gerçekleşen öfke patlaması vurma kırma ısırma gibi durumalarda çocuk o ortamdan uzaklaştırılmalıdır. Bunu yaparken ‘’çık dışarı, sen hatalısın, yanlış yaptın çabuk düşünme köşesine gibi cezalandırıcı davranışlardan uzak tutulmalıdır. Eğer mağdur bir çocuk varsa onunla daha çok ilgilenilmelidir. Vurma davranışı sergileyen çocukla daha çok ilgilendirsek bundan keyif alacaktır. Bu yüzden mağdur çocukla bir başka öğretmen ilgilenirken davranışı sergileyen çocuğa karşı (hadi gel biraz hava alalım seninle, elini yüzünü yıkayalım, dışarda biraz gezinelim bakalım neler varmış) gibi cümlelerle çocuğu o ortamdan tamamen uzaklaştırarak başka bir odaya götürelim. Bu bir oyun odası (Legoların ya da kendisini rahatlatabilecek çeşitli nesnelerin olduğu bir oda olabilir). O odada çocuk kendini rahatlattıktan sonra daha iyi hissediyor musun diyerek bu konu üzerinde ancak çocuk sakinleştikten sonra konuşulmalıdır. Çocuğa çok öfkelendiği takdirde öğretmenine sarılabileceği hatırlatılabilir. Ve ondan sonra sınıfa tekrar götürülmelidir.

Anaokulunda çocukların gelişimlerini takip edecek, çocuğa öfke anında doğru yönlendirebilecek bir uzman psikolog kesinlikle olmalıdır. Çocuğun yapmış olduğu davranışlar karşısında düşünme köşesi gibi ceza anlamı taşıyan yöntemler tercih edilmemelidir. Bunun yerine onu rahatlatabilecek bir oda ya da bir çadır oluşturulabilir. Gerçekten çok öfkelenen ve o anda duruma acilen müdahale edilmesi gereken durumlarda o çadırın içerisine belki bir pop-tit, battaniye, hamur, regülasyon şişesi, yastık gibi çocuğu rahatlatmaya yarayan şeyler koyulabilir ama bunun ölçüsü ayarlanmalıdır. Eğer çok ilgi çekici ve teşvik edici nesneler oluşa çocuk oraya gitmek için de davranış problemi sergileyebilir. Bu yüzden bunun sınırı öğretmenler tarafından ayarlanmalıdır. Artık yaz geldi çocuklar için bahçede küçük küçük regülasyon oyunları oynanabilir. Bu şekilde çocuk fark etmeden öfkelendiği sırada kendisini regüle etmeyi zamanla öğrenebilecektir. Yoga yapılabilir. Çocuk çok öfkelendiğinde öğretmeni ile birlikte bahsettiğimiz o ayrı sınıfta 10 a kadar sayma, nefes egzersizleri, 1 bardak su içme gibi rahatlatıcı şeyler yapılabilir. Ve en en en önemlisi nedir ? Çocuğa rol model olmaktır. Siz çocuğa öfkelenememesini ya da öfkesini nasıl yönlendireceğinizi söyleyebilirsiniz ama eğer çocuk sizin devamlı öfkelenip bağırdığınızı görürse ve bunu kontrol altına alamadığınızı görürse tüm bu çaba çöp olacaktır. Çünkü çocuk rol model alarak büyür.

1- Duygularını ifade etmesine izin verin: “Arkadaşı elinden oyuncağını aldığı zaman ’’Çok üzgünsün’’, ‘’Arkadaşının oyuncağını seninle paylaşmaması seni biraz üzdü.” diyebilirsiniz. Bir arkadaşı elinden oyuncağını aldığında çocuğunuzu ne hissettiğini söylemesi ve uygun şekilde tepki vermesi için onu cesaretlendirin.

2- Fiziksel egzersiz yapmasını sağlayın: “Çocuğunuzun yürümesini, koşmasını ya da zıplamasını sağlayabilirsiniz. Hareket etmek duygularını düzenlemesine yardımcı olacaktır.”

3- Bir bardak su içmesini sağlayarak sakinleşmesini sağlayabilirsiniz.

4- Çocuğunuza derin nefes almasını ve/veya 1’den 10’a kadar içinden saymasını ve sakinleştiğinde konuşabileceğini öğretebilirsiniz. Duygu regülasyonu uygulamak için öncelikle duyguyu tanımalıdırlar. Bunu duygu kartları ya da kitapları ile çocuklara öğretebiliriz. Bunun ardından çocukların öfkeyi nerede hissettikleri de çok önemlidir. Öfkeyi bedeninin neresinde hissediyorsun?

Çocuğun üzgün ya da sinirli olduğunu gördüğümüzde onun duygularını yansıtmamız gerekiyor.

Bu durumda çok üzgün hissetmiş olmalısın gibi. Çocuk böyle olunca karşı taraftan anlaşıldığını hisseder. Önünde bir mum olduğunu düşün derin bir nefes aldığını düşün bunu hıp hızlı üflüyorsun.

Gevşeme eksersizi yapılabilir. (Vücudu tamamen sıkma ve tamamen gevşetme)

AİLE İÇİ İLETİŞİM

Buşra GÖL / Psikolog

İletişim Nedir ?

İletişim, ailenin fonksiyonlarını ortaya çıkarmak, aile bireylerinin kişisel ihtiyaçlarını karşılamak ve onların hedeflerine ulaşmalarını sağlamak için gereklidir.

Çocuklarını her davranışı için eleştiren, kınayan, onların duygu ve düşüncelerini önemsemeyen, küçümseyen, düşüncelerini davranışlarını denetimleri altında bulundurmak isteyen ebeveynler tedirgin, kendine güvenmeyen ve kendine saygısı az bireyler yetiştirirler.

Çocuğunu duygu ve düşüncelerini ifade etmesi için cesaretlendiren, ifade ettiği duygulardan dolayı onu azarlamayan, kınamayan ebeveynler; kendine güvenen ve saygı duyan girişken ve insan ilişkilerinde başarılı bireyler yetiştirirler.

İnsan davranışları yaşanılan iletişim sonucu gelişir. Çocukluk çağından itibaren yakın çevrede söylenen sözler, yapılan hareketler, gösterilen tavır ve tutumlar, insana sevilen, istenen, değer verilen ve ya sevilmeyen değersiz bir birey olduğu mesajını iletir. Aileler bebeklerin daha çok küçük oldukları algısı ile etrafında olup bitenlerin, iletişim kopuklarının anlamayacaklarını düşünürler ‘’ O bebekken çok fazla tartışırdık, hakaret ederdik ama o bebekti hatırlamaz ‘’ aslında bu durum tam olarak böyle ilerlemiyor..

Aile üyelerinin birbirlerinin hakkına saygı göstermediği, baskı uyguladığı, tehlikeye maruz bıraktığı, ihmal ettiği, sevgi göstermediği durumlarda istismar ve şiddet ortaya çıkmaktadır.

Aile de gerek eşler gerekse anne-baba ve çocuk arasında ki iletişim karşılıklı, yani iki yönlü olmalıdır. Eşlerden birinin sürekli anlattığı ya da direktif verdiği, diğerinin ise sürekli dinlediği tek yönlü iletişim ortamı dengesiz ve sağlıksız ilişkilere yol açar. Ayrıca çocuğun duygu ve düşüncelerini anne-babası ile paylaşabilmesi için ebeveynin çocukla diyolog halinde olması gerekir. Çocuğun kendini ifade edebilmesi için tesfik edici sözler kullanmak gerekir..

Teşvik Edici Sözler

Anlatmak ister misin ?

Ne düşündüğünü merak ediyorum..

Sen ne dersin ?

Ne hissettiğini merak ediyorum..

Bu konu hakkında senin de fikrini almak istiyorum..

Beden Dili

Kişiler arası iletişim de birbiri ile çelişen mesajlar özellikle aile ortamında belirsizliğe ve güvensizliğe yol açabilir. Örneğin; Anne ya da baba çocuğa onu sevdiğini söylediği halde çocuğa kendinden uzak tutan bir davranış gösterebilir. Beden dili ile ilgisizlik ve soğukluğu yansıtan bir mesaj verebilir. Bu durumda çocuk hangi mesajı dikkate alacağını şaşırır.

Aile İçi İttifaklar

Tüm sosyal kurumlarda, insanlar arasında görülen ittifaklar, sosyal bir kurum olan ailede, kendine özgü biçimler alabilir. Örneğin; anne ile çocuk arasında babaya karşı bir ittifak kurulabilir. Özellikle sert, hoşgörüsüz, her şeyi eleştiren mükemmelci bir baba koruyucu bir anne söz konusu ise, çocuk ile anne arasında bir yakınlaşma oluşur. Ender olsa da tam tersi de olabilir. Yani baba ile çocuk anneye karşı birleşirler.

Aile de ittifaklar çoğunlukla uyumsuzluğa ve sorunlara yol açar. İttifakın karşı olduğu taraf kendini yalnız ve dışlanmış hissedip hırçınlaşabilir. Bu durum özellikle de çocuk açısından çok zordur. Çocuk hem anneye hem de babaya bağlanması gereken yerde yalnız bir tarafa bağlanması, öbür tarafa karşı biraz suçluluk, biraz da soğukluk hissetmesine yol açar. Bu çocuk için büyük bir kayıptır çünkü onun hem annesine hem de babasına bağlanmaya ihtiyacı vardır.

  • Çocuğunuza zaman ayırın. Çocuğunuzla geçirmiş olduğunuz zaman asla boşa geçmiş zaman değildir.
  • Çocuğu sevmek, ona bolca ve pahalı oyuncak almak değil onunla ortak faaliyetleri paylaşmak, ona zaman ayırmak, onunla oyun oynamaktır. Çocuğu sevmek sözle sevgiyi ifade etmenin ötesinde, eylemle bu duyguyu ona yaşatmaktır.
  • Çocuğunuzla birlikte olduğunuz zaman tüm dikkatinizi ona yoğunlaştırın. Bu nedenle de, başka bir işle meşgulken değil, kendinizi rahat hissettiğinizde çocuğunuzla ilgilenerek, anne ya da baba olmanın keyfini çıkarın.
  • Aşağılamak, suçlamak, çocuk adına karar vermek yerine, çocuğu dinleyin., Dinlendiğini düşünen çocuk kabul edildiğini, dolayısıyla sevildiğini düşünen çocuktur.
  • Göz kontağı kurarak, gülümseyerek kabul belirtisini beden diliyle pekiştirin. Böylelikle çocuk “kişiliğine saygı duyulduğunu” düşünerek iletişimini sürdürür.
  • Anne ve babasının kendisini dinlediğini gören çocuk duygularını ifade etme olanağı bulur. Aldığı tepkilerle “anlaşıldım” duygusunu yaşar. Böylelikle rahatlar.
  • Çocuğunuza karşı davranışlarınızda tutarlı olun. Kendi içinizde çelişkili davranışlarda bulunmanız ya da anne ve babanın birbiriyle çelişen biçimde davranması, çocuğu “doğruyu bulma” konusunda zorlar.
  • Çocuğunuzu başka çocuklarla karşılaştırmayın. Çocuk, anne babası tarafından önemsenmek, değerli bir insan olarak kabul edilmek ihtiyacındadır. Onun diğer çocuklarla karşılaştırılması, kendini değerli bir insan olarak görmesini engeller. Çocuğun kendine özgü, bağımsız bir birey olarak kabul edilmesi, ruh sağlığının temelini oluşturur.

Disiplin

Disiplin; çocuk eğitiminin bir parçasıdır. Disiplin bu nedenle çocuğun gelişiminde önemli rol oynar.  Disiplinin üç temel amacı vardır.

1- Sevgi ve güven ilişkisi geliştirmek

2- Benlik değerinin temelini atmak

3- Başkalarını anlayarak ve onların kişiliklerine saygı göstererek model görevini gerçekleştirmek olarak sınırlandırılabilir.

Disiplin, çocuğa istenilen davranış ve alışkanlıkları öğretmek, kendi kendini denetleme ya da iç denetim demek olan ahlak gelişimini sağlamaktadır. Bu da dıştan gelen bir zorlamayla olmaz.

Anne ve baba, uygun davranışı sergilemesi için çocuğa olumlu model oluşturarak, sınırlarını belirleyerek, açıklama yaparak yardımcı olabilir. (Öncelikle anne-baba çocuğuna rol – model olmalı).

İstenen davranışı yaptığında ise olumlu yüz ifadesi ve övücü sözlerle değerlendirilmesi, çocuğun davranışının şekillendirilmesinde etkili olacaktır.

Dayak ve zor kullanarak davranışı yönlendirmeyi amaçlayan anne baba ;

Çocuğun kendilerine karşı korku, öfke ve kızgınlık içinde olmasına sebep olur.

Çocuğa saldırgan olmayı ve sorunlarını şiddet yoluyla çözmeyi öğretir.

Zayıf vicdan ve ahlak gelişimine yol açar.

Cezalandırma Yerine Başka Seçenekler

Disiplin davranışı yönlendirme olduğuna göre, istenen davranışı yapması yönünde çocuğa ceza yerine diğer seçenekler sunulmalıdır.

Şunu unutmamak gerekir ; çocukların gelişim kapasitelerinin sınırlı oluşu, benlik kontrolünün gelişimini etkilemektedir. Bu nedenle erişkinin koyduğu kurallar açık, basit ve yapılabilir türde olmalıdır. Erişkin, çocuğu yönlendirirken tutarlı olmalı ve bazı davranış girişimlerinin süreklilik kazanabilmesi için övgüden yaralanmalıdır.

!! Davranışı yönlendirirken yapılan ilk hata yanlış davranışı görmezlikten gelme, ikinci hata ise ilk çare olarak cezaya başvurmaktır.

Ağlayan bir bebek gibi, yaramazlık yapan çocuk da, bir ihtiyacı dile getirmek için anne ve babasının dikkatini çekmek üzere bu davranışı gerçekleştirmektedir. Özellikle iletişim kurulduktan, istenen ve istenmeyen davranışlardan haberdar olduktan sonra çocuk istenmeyen davranışta ısrar ediyorsa ; bu ısrarında ebeveyne yönelik bir amaç ve mesaj bulunmaktadır. (Aslında çocuğunuz bu davranışlarıyla size bir mesaj vermek istiyor olabilir).

Ne Yapılabilir?

Kabul edilemez bir davranışla karşılaştığınızda onun yerine kabul edilen bir davranışı koymaya çalışın. Örneğin ; kırılma tehlikesi olan cam sürahiyle oynayan çocuğa kızmak ya da yasaklamak yerine, aynı büyüklükteki plastik sürahi ile oynamasına izin vermek. Annenin yeni naylon çorabını denemek isteyen çocuğa, eski çorabıyla oynama fırsatı gibi.

Sorumluluk Duygusu Nasıl Kazandırılır?

Sorumluluk erken çocukluk döneminden başlayarak çocuğun yaşına, cinsiyetine ve gelişim düzeyine uygun görevler vermekle başlar. İki buçuk yaşından başlayarak döke saça da olsa çocuğun çorbasını kendi başına içmesine fırsat vermek, oyuncaklarını toplamasını beklemek, kendi odasında kendi yatağında yatmasına ortam hazırlamak sorumluluk konusunda çocuğu cesaretlendirici ve destekleyici bir ortam sağlar. Böyle bir ortam çocuğun kendi kendisine yetmesine ve kendi kendini yönetmesine fırsat vereceğinden onun kendine olan güvenini de arttıracaktır.

Tam tersine koruyucu yaklaşım; çocuğun kendi kendine yeten, bağımsız bir birey olmasını engeller. Çocuk veya genci korumak, onu kanatları altında büyütmek, kendi başına sorunuyla baş başa bırakmamak onun gelişimini engeller. Ona yarar yerine zara verir. Benlik saygısının tohumları, sorumluluk verilirse gelişir.

Unutmayalım ki;

Aile içindeki etkileşim çocuğu ya “ben değerliyim” ya da “ben değersizim” duygusuna götürür. Çocuğun kendisini “ben değerliyim” diye algılayabilmesi ve önemli olduğunu hissedebilmesi için öncelikle yakın çevresinden sosyal kabul görmesine ihtiyacı vardır. Bu ortamın oluşturulması için de çocuğa uygulama olanağı vermek gerekir.

  • O konuda konuşmak ister misin?
  • Bu olay karşısında neler hissettin?
  • Bana örnek verir misin?
  • Aile içi empatiyi geliştirmek. Mesela çocuk oynarken oyuncağını kırdığında “Üzülecek ne var?” diyeceğimize, o oyuncağın çocuğumuz için ne kadar kıymetli olduğunu anladığımızı belirten cümleler kurmamız gerekir. “Oyuncağını çok sevdiğini ve buna üzüldüğünü anlıyorum” gibi. (Onunla konuşmaya çalışın).
  • Bu konuda neler düşünüyorsun? Gibi sorular ile yaklaşmak çocuk için iletişimi başlatmak açısından çok önemlidir.
  • YAT UYU ARTIK DEĞİL,  UYKU SAATİMİZ GELMİŞ SANIRIM..
  •  ÇABUK TOPLA OYUNCAKLARINI DEĞİL, ÖNCE ARABALARINI MI TOPLAMAK İSTERSİN..
  • AYAĞIMIN ALTINDA DOLAŞMA DEĞİL, BANA YARDIM ETMEK İSTER MİSİN?
  •  DUR BEN YAPARIM DEĞİL, DENEMEK İSTER MİSİN?
  •  MİSAFİRİMİZE HOŞ GELDİN DESENE DEĞİL, MİSAFİRE HOŞ GELDİN DEMELİYİZ..
  •  ONU KIRARSAN YENİSİNİ ALMA DEĞİL, BİR SÜRE YENİ OYUNCAK ALAMAYABİLİRİZ,BU YÜZDEN OYUNCAKLARINI TEMİZ TUTARSAN DAHA UZUN SÜRE KULLANABİLİRSİN..
  • ALIŞVERİŞTE KENDİNİ PARÇALASAN DA ONU ALMAYACAĞIM DEĞİL, ALIŞVERİŞTEN ÖNCE MARKETTEN SADECE EKMEK VE SÜT ALMAYA YETECEK PARAMIZ VAR, BAŞKA BİR ŞEY İSTEMEYECEĞİNE SÖZ VERMELİSİN
  • YAPMA DÜŞERSİN DEĞİL, DİKKATLİ OLURSAN BAŞARABİLİRSİN
  • İZİN VERMİYORUM DEĞİL, BUNU ŞU SEBEPTEN DOĞRU BULMUYORUM..
  • HAYIR ASLA DEĞİL, YAPMAMALISIN ÇÜNKÜ…. Sebebini güzelce açıklamalıyız
  •  YETER Kİ AĞLAMA DEĞİL, AĞLAMAN FİKRİMİ DEĞİŞTİRMEYECEK, SAKİNLEŞTİKTEN SONRA SENİNLE KONUŞABİLİRİM..
  •  BUNU SEN Mİ YAPTIN DEĞİL, BUNU KİMİN YAPTIĞI HAKKINDA BİR FİKRİN VAR MI ?
  •  KALK ŞU TELEVİZYONUN BAŞINDAN DEĞİL, HAYDİ BİRLİKTE OYUN OYNAYALIM..
  •  YALAN SÖYLEME DEĞİL, DOĞRUYU SÖYLE.
  •  NE BİLEYİM BEN DEĞİL, BİLMİYORUM AMA ÖĞRENİP SENİNLE PAYLAŞACAĞIM..

ÇOCUKLARIMIZLA ARAMIZDA Kİ İLETİŞİMİN DAHA SAĞLIKLI GELİŞMESİ BİZİM ELİMİZDE..

            Anneciğim, babacığım..lütfen konuşurken bana yukardan bakmayın.. Eğilerek gözümün içine bakarsanız sizi daha sağlıklı duyar ve anlarım.. J

Çocuğumuzu Dinlemek Bize Nasıl Geri Döner?

Zamanla Kendisini Daha İyi İfade Etmeyi Öğrenir.

Kelime Haznesi Gelişir, Ve Dil Gelişimi Hızlanır.

Konuştukça Olumsuz Duyguları Hafifler Ve Rahatlar.

Özgüveni Gelişir.

Duygularını Konuşarak İfade Eden Çocuk Saldırganlığa Ve Ağlamaya Daha Az Meyleder.

Karşısındakini Dinlemeyi Ve Ona Saygı Duymayı Öğrenir.

Çocuk Öfkeli Ve Tüm Bunlara Rağmen Kendini İletişime Kapatıyorsa;

“Çocuklarda meydana gelen öfke ve inatçılık sorunu aslında çocukta değil bizim ona karşı olan yaklaşımımızdadır” “Ve bu durumu değiştirmek de ebeveynlerin, çocukla ilgilenen diğer yetişkinlerin tutumlarında yaptıkları değişikliklerle mümkündür. Bu konuda ki en önemli kural çocukla ilgilenen bütün yetişkinlerin tutarlı davranmasıdır. Koyulan kuralların ve oluşturulan düzenin hiç kimse tarafından esnetilmemesi gerekir. Unutmayın zamanında alınmayan önlemler çocuğunuzun yetişkinlik dönemlerinde de bu davranış problemlerini sürdürmesine, iletişim problemleri olan, anlayışsız ve uyumsuz bireylere dönüşmesine sebep olur”

Çocuğun asi , öfkeli ve saldırgan olmasını istemeyen aileler ilk önce kendi davranışlarını düzenleyerek onlara ayna olmalıdır. Öfkelenme faktörünü etkileyen diğer sebepler çocuğun yeteneksizliği, ceza yöntemi, aile ferdinin çocuğa sinirli davranması, fiziksel rahatsızlıklarıdır.

Öfkenin altında yatan asıl sebep saptanmalıdır. Gerekirse bir uzmandan yardım alınmalı.

Öfke nöbetine giren bir çocuğu ceza vererek sakinleştiremezsiniz. Bu davranış yalnızca hayal kırıklığı yaşamasına sebep olur. Kendisi sakinleşene kadar onun yanında olacağınızı hissettirin. Sert bir şekilde tepki vermek öfkeyi daha da tetikleyecektir. Mümkün olabilecek istekler değerlendirilmelidir.

– Çocuğun ilgi ve dikkatini yoğunlaştırabileceği aktiviteler, en büyük destekçiniz olacaktır.

ANNE VE BABALARA

otizm-ve-beslenme-arasinda-ki-iliski/

ozel-egitimde-dramanin-yeri-de-cok-ozel/

http://SEVGİSİZ EĞİTİM OLUR MU?

http://duyu-butunleme/

http://ozel-egitimde-aile/