Salgın Süreci ve Çocuklarla Empati

Ömer DAĞ
Psikolog

            Empati kavramı, telaffuz edildiğinde hepimizin hızlıca anladığı ve hakkında fikir sahibi olduğumuz bir kavram. Ancak bunu bir ilke olarak günlük hayatımıza uygulamakta maalesef her zaman başarılı olamayabiliyoruz. Söz konusu olan zihinlerinin işleyişi biz yetişkinlerden farklılıklar gösteren çocuklar olunca ve buna küresel bir salgın gibi olağanüstü şartlar eklenince empati yetimizi devamlı sürdürmek daha da zorlaşabilir. Her şeye rağmen şartsız olarak iyiliklerini istediğimiz çocuklarımızın daha mutlu ve sağlıklı olmaları için onlara empatiyle yaklaşmak hepimizin yararına olacaktır.

Peki empati nedir ve neden bu şartlarda zorlaşmaktadır?

            Empati, bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, onu anlaması ve bu durumu ona iletebilmesi olarak tanımlanır. Tanım yeterince açık olsa da örnek vermek neden bahsettiğimizi daha iyi aktaracaktır.  

Aile hayatında ciddi sorunlar yaşayan bir öğretmen düşünelim. İnsani olarak, çalıştığı yerde de üzüntüsü devam edecektir. Yaşadığı bunalımın etkisiyle, verdiği derslere yeterince odaklanamayabilir hatta bir dersin yeterince verimli olmamasının çok da önemli olmadığı düşünebilir. Ne de olsa her hafta onlarca derse girmektedir. Bu derslerden bir kaç tanesinin verimsiz olması fark etmeyebilir, değil mi? Eğer öğrencilerle empati yapmazsa bu düşüncesi ona doğru gelebilir. Ancak empati yaptığını yani kendini öğrencilerinin yerine koyduğunu düşünelim. Öğrenci için her ders bir tanedir. Her dersin içeriği farklı yani hepsi ayrı ayrı önemlidir. O derse gelmesinin bir amacı vardır ve derste öğrenmelidir. Dolayısıyla, öğretmenin her zaman verdiği dersler, öğrencisi için bir tanedir. Açıkça görüldüğü gibi böyle bir durumda öğretmen empati yaparsa işini layıkıyla devam edecek ve öğrenciyi olumsuz etkilemeyecektir. Bu gibi örnekleri günlük hayatımızda çokça bulabiliriz.

            Geçirmekte olduğumuz salgın sürecinde normal zamanlara göre daha fazla kaygı yaşamamız gayet normal bir durumdur. Kaygı duymak, korkmak insani bir durumdur, gereklidir de… Örneğin hiç bir şeyden korkumuz olmasaydı caddeden karşı karşıya geçerken arabaları kontrol etmezdik. Bir besinin bozulmuş olup olmadığına dikkat etmezdik. Kısaca, korkularımız bizi korumak için bir noktaya kadar işe yarıyor diyebiliriz. Bu günlerde de belli ölçüde kaygılı olmak korona virüse yakalanmamamız için işimize yarayacaktır. Ancak konumuz olan empati kavramı açısından kaygı, her zaman faydalı olmayabilir.

            Beynimizde merak ve korku ters yönde işler, yani biri azalırken diğeri artar. Dolayısıyla korktuğumuz zaman çevremizde olanlara, diğer insanların düşüncelerine ve duygularına daha az önem veririz, merak etmeyiz.

Karşınızda bir köpek size hırlıyorsa, yanınızdaki kişinin ne düşündüğünü veya saatin kaç olduğunu düşünmezsiniz değil mi? Bu günlerde de çevremizdekilerle özellikle de çocuklarımızla olan iletişimimizde, onları yeterince anlamaya çalışmamak kırılmalarına, üzülmelerine ve mutsuz olmalarına yol açabilir. Çocuklar, dünyayı anne babalarından öğrenirler ve onlara karşı anlayışsız bir dünya ileride iyi davranmaya çalışan insanlar olmaları için sebep değildir.

            Yetişkinler olarak, çocuklarla empati kurmakta zorlanmamız doğaldır. Her ne kadar hayal güçleri sonsuz olsa da çocuğun dünyası bize göre küçük şeylerden oluşur. Çocukların zihin dünyasında ekonomi, siyaset gibi şeyler yoktur. Onlar için geçmiş önemli değildir, çünkü yoktur. O yüzden geleceği düşünür merak ederler. Örneğin küçük bir çocuk için akşam anne, baba veya ona bakan kişinin akşam eve gelirken alacağı bir şeker büyük bir olaydır, belki de o günün en önemli anıdır. Oysa bizim için o kadar da önemli değildir. Bir çocuğu mutlu etmenin ne kadar kolay olduğu, düşününce hayret vericidir. On dakika kadar onun hayallerini dinlemek bile çok etkilidir. Fakat aynı şekilde üzmek de kolaydır. Bir an tahammül edemeyip “Git başımdan!” demek çocuk için çok yıkıcıyken bizim için anlık, önemsiz bir olay gibi görünür.

            Sonuç olarak, bu günlerde çocuklara karşı normalde olduğundan daha az anlayışlı olmaktan kaçınmalıyız. Bunun tek çözümü tepki vermeden önce bir anlığına bile olsa karşımızdaki çocuğun durumunu, düşüncelerini ve duygularını hesaba katmaktır. Beklemediği bir anda gidip onunla konuşmak, oyununa katılmak bizler için basit fakat onun için çok değerli olabilir. En basit haliyle söylemek gerekirse, çocuğa hak ettiği saygıyı vermek herkes için en iyisi olacaktır.